Tarahumara Yerlileri
Tarahumara Yerlileri merkez bölgelerden çok uzak, gitmesi gelmesi zor, Meksika‘nın Chihuahua eyaletindeki Copper Kanyon civarında yaşıyorlar. Bu kanyon genel boyutuyla ABD’deki Grand Kanyon’dan 4 kat daha büyük. Bazı ufak köyler ya da bazı evler kanyonun içlerine doğru yayılmışken diğer köyler ise kanyonun çevresinde bulunuyor. Copper Kanyon turistik bir yer olduğu için ulaşım sorunu pek yok ama yerlilerinin yaşadığı bölgelere gitmek çok çok çetrefilli. Ya özel cipiniz olacak ya da Alman arkadaşımla yaptığımız gibi sürekli otostop çekeceksiniz. Çünkü planlı programlı bir otobüs ya da minibüs yok. Diğer bir problem; Chihuahua eyaletinin bu bölgeleri Meksika’daki uyuşturucu trafiğinin en yoğun ve en tehlikeli olduğu yerler. Hatta bu anlamda dünyadaki en tehlikeyi yer olduğu da söyleniyor. Uyuşturucuyla ilgilenmiyorsanız sorun yaşamanıza pek ihtimal vermesem de bölgedeki tuhaf cipler ve ellerindeki ağır silahlarla dolanan maskeli adamlar biraz insanı ürkütüyor.
Tarahumara Yerlilerini bulmak için kanyon civarında 3 haftamızı geçirdik. Bulunduğumuz yer ve bölgeler genel itibariyle şöyleydi; Batopilas ve Satevo köyü, Divisadero kasabası, Urique köyü ve Creel şehri. Bu bölgelerde tuhaf bir iklim var. Çoğu çöl iklimi gibi olsa da Creel şehrinde bir gün önce hava aşırı güneşliyken ertesi gün lapa lapa kar yağıyordu. Tabi çöl iklimi diyorum ama o da biraz tuhaf. Gündüzleri aşırı sıcak oluyor akşamları ise serin ya da soğuk diyebilirim. Yani bu yerlileri bulmak her koşulda insanı zorluyor. Belki de şuana kadar yerlileri ararken en çok efor ve zamanı Tarahumara Yerlileri için harcamışımdır. Bazı günler sırtta çantayla 15 km yürüdüğümü biliyorum. Zaten bu yürüyüşlerde aşırı zorlamaktan iki ayak tırnağım da kopmuştu.
Yaklaşık 15-20 tane Tarahuma Yerlisinin yaşadığı evleri ziyaret ettik. Kimi aileler yavaş yavaş dünya düzenine uyup, kültürlerini ve yaşam şekillerini değiştirmiş olsa da hiç değişmeden kalabilen bir kaç aileyle de tanışıp, yemekelerini yedik, sularını içtik. Bu birkaç aile halen para kullanmıyor. Evlerinde elektrik ya da su yok. Tarlalarında yetiştirdikleri fasulye ve mısır gibi mahsülleri takas için kullanıp hayatlarına devam ediyorlar. Avrupa’yı, Amerika’yı bilmiyorlar. Meksika haricinde hiçbir yeri bilmiyorlar. Kendi aralarında Tarahumara dilini kullansalar da içlerinden ispanyolca bilenler de bir hayli fazla. O sebeple onlarla anlaşmak için ispanyolca bilmek genelde yeterli oluyor.
Aileleri ziyaret ettik dedim ya. Zannetmeyin ki evler yan yana. Biri bir dağda, diğeri öbür dağda. Niye evleriniz yan yana değil diye sorduğumuzda “herkesin evi tarlasına yakın, o sebeple arada mesafe var” dediler. Bir evden çıkıp diğerine gitmek ortalama bir saat sürüyordu. Ama bu kadar uğraşa değdi ve istediğimiz fotoğrafları alarak Tarahumara Yerlilerini tam anlamıyla tanıdık diyebilirim.
Yerlilerinin evlerinde herhangi bir eşya yok. Ufak kilim gibi bir şeyler var. Gece yatacakları zaman onu yere seriyorlar, üstlerine de battaniye tarzı birşey alıyorlar, herşey bundan ibaret. Mutfak yok. Yemekleri dışarıdaki ateşte yapıyorlar. Evde su yok. En yakındaki dereyi kullanıyorlar. 3 Bölüm halinde altta paylaştığım videolarda bunların hepsini görebilirsiniz.
Video Bölüm 1;
Tanıdığım diğer yerliler gibi Tarahumara Yerlilerinde de aile planlaması diye bir şey pek yok. 15 yaşlarında evli çiftleri çocuklarıyla beraber görmek pek bi’ mümkün. Ya da fakirlik içinde yaşarken bir evde 8-9 çocuğun olması da onlar için normal şeyler. Yaşam şartları da bizlere göre bir hayli ağır ve zor.
Tarahumara Yerlileriyle ilk tanıştığınızda size soğuk gibi görünseler de biraz konuştuktan sonra çok sıcak insanlar olduklarını anlıyorsunuz. Hatta şuana kadar ki tanıdığım yerliler içinde en sıcakları onlardı diyebilirim. Tabi bu durum köyden şehire gelmiş ya da gelip giden yerliler için pek geçerli değil.
Video Bölüm 2;
2015 Yılının başlarında bu yerlileri ziyaret ettim. Onlarla ya da civardaki insanlarla konuşurken üzücü şeyler öğrendiğimiz de oldu. Yakın zamanda bazı ailelerin kuraklıktan dolayı yiyecek bulamadıklarını ve intihar ettiklerini duyduk. Kimisi toplu intihar edildiğini bile söylese de bu konu hakkında kesin bilgiye ulaşamadım ama insanların açlıktan ve ailesine bakamamaktan intihar ettiği bilgisi doğru. Çöl iklimi gibi demiştim ya. Bu bölgede yaşıyor olmanın acı sonuçlarından biri de bu olsa gerek.
Tarahumara Yerlilerini dünyada ünlü yapan en büyük etkenlerden biri de erkeklerinin çok iyi koşucu olmaları. Zaten bölgede onlara Tarahumara değil Raramuri deniyor. Kendi dillerinde Raramuri “koşucu” anlamına geliyormuş. Çok iyi koşucu diyorum ya, yaptıkları koşular adeta insanüstü. Katıldıkları her ultra maraton (80 kmlik koşular) koşularında onlardan biri birinci gelirmiş. Yaşadıkları evler dağlarda olduğu ve sürekli bu dağları inip çıktıkları için en profesyonel sporculardan bile daha iyi idmanlılar. İyi koşucu olmalarının bir sebebi bu. Diğer sebebiyse yılda bir kez festival şeklinde kutladıkları bir etkinlik var. Bu etkinlikte tahtadan yapılma bir topun peşinden hiç durmadan saatlerce koşuyorlar. Bu koşma için kimisi 200 km den bahsediyor kimisi ise daha çok km lerden. İşin daha da ilginç tarafı bu adamlar koşularda ayakkabı kullanmıyor. Ya yalınayak ya da el yapımı sandalet tarzı bir terlikle koşuyorlar. Aynı şekilde bahsettiğim tahtadan yapılma topla oynanan oyunda da ayakkabı kullanmıyorlar. Gördüğüm fotoğraflarda bazı oyuncuların ayakları kan revan içindeydi. Tabi bu gibi durumlara anlam veremesek de saygı duymaktan başka yapabileceğimiz birşey yok.
Ultra maraton koşularında birinci geldiği için daha önce ünlü spor dergilerine kapak olmuş bir Tarahumara yerlisinin Urique köyünde yaşadığını öğrendik. Alman arkadaşım Lars’la birlikte dedik gidip bu adamı bulalım. Haritadan kuşbakışı bakınca yakın gibi görünse de ulaşım sorunu yüzünden köye gitmek yaklaşık 2 günümüzü aldı. Ya yerel bir rehber tutup kanyonun içinden geçecektik ya da karayoluyla yavaş yavaş gidecektik. İşte parasızlığın gözü kör olsun ki o zaman bir rehber tutup kanyonu kamp yaparak 3 günde geçme fırsatını ve tecrübesini kaçırdık. Ayrıca kanyon geçisi sırasında muhtemelen çok çok zor bulunabilecek ve orada yaşayan Tarahumara Yerlilerini de görme şansımız olacaktı ama artık sineye çekip yolumuza devam ettik. Bir ara kanyonu kendimiz geçelim dedik ama kiminle konuştuysak rehberiniz yoksa kanyona iner ve çıkamazsınız, %99 ölürsünüz dediler. Kara yoluyla otostop yapa yapa Urique köyüne gittik. Dergiye kapak olmuş bu Tarahumara koşucusunun izini de bulduk. Bulduk ama adam civardaki en yüksek dağların birinde yaşıyor. Gideyim desen sadece gidiş yürüyerek 3-4 saat sürüyor. E bunun bir de geri dönmesi var. Neyse, dedik geldik buraya kadar gideceğiz bir şekilde. Kime sorduysak o dağlar çok tehlikeli, rehbersiz sakın gitmeyin dedi. Biz yine gözümüzü karartmıştık ama henüz iki gün önce uyuşturucu kartelleri o dağlarda çatıştığı ve sürekli ölü haberleri geldiği için adamın yanına gitmekten vazgeçtik. 3-4 Günümüz heba olsa da, bile bile bu kadar riske girmeyelim dedik ve mecburen geri döndük.
Video Bölüm 3;
Tarahumara erkeklerinin diğer bir özelliği de etek giymeleri. Tabi hepsi değil. Yazının başında da bahsettiğim gibi kültürü bozulanlar kıyafetleri de değiştirmiş ve normal kot pantolon giyiyor. Ama dağın tepesinde yaşayanların bazıları halen etek giyiyor. Zor da olsa yaklaşık 6-7 tane etek giyen erkekle tanışmıştık.
Tarahumara kadınlarıysa aşırı renkli kıyafetleri seviyor. Aynı zamanda çok da fotoğrafikler. Benim gibi fotoğrafa ilgiliyseniz bu yerliler sizi fazlasıyla etkileyecektir.
Şu anımı da anlatamdan geçmeyeyim. Satevo köyünde yoldan 700-800 metre içerideki bazı yerli aileleri ziyaret ettik. Bizi çok iyi karşıladıklarını görünce civardaki diğer evlere de uğradık. Fotoğraf ve video çektik. Çocuklara çikolatalar verdik, güldük eğlendik. Artık geri dönme zamanı gelmişti. Hepsine teşekkür edip, evlerden ayrıldık. Yola doğru iniyoruz. O sırada arkamı dönüp bir de uzaktan evlerin fotoğraflarını çekeyim dedim. Bir baktım ki aralarından birkaçı evlerinden çıkmış, yolu baya yarılayıp bir kayanın üzerinden bize el sallıyor. El salıyor ama biz hiç arkamızı dönmedik. Tesadüf eseri öylesine bir fotoğraf çekeyim diye dönmüştüm. Hemen arkadaşım Lars’a dedim baksana bize el sallıyorlar diye. O da çok şaşırdı. Şaşırmayı bırak bu olay bizi gerçekten çok etkiledi. Geri dönüş yolunda hiç konuşmadık gibi birşey. Arasıra tekrarlayarak şaşkınlığımızı dile getirdik o kadar. O bahsettiğim anın fotoğrafını da alttan görebilirsiniz.
Meksika hükümeti bu yerliler için tren ulaşımında indirim sağlıyor olsa da onun haricinde pek bir desteği yok. Halbu ki kültür kaybolmak üzere. Bölgeye ulaşım çetrefilli olduğu için turistik bir yer haline gelmesi de pek kolay değil. 15-20 Yıl sonra Tarahumara Yerlilerinden kültürünü bozmadan yaşayan kalır mı? Pek sanmıyorum. Çünkü çoğu ailenin çocukları okula gitmeye başlamış. Okula giden çocuklardaki değişimi zaten direk görüyorsunuz. Aileler de çocukları okutmak için merkez bölgelere çalışmaya gidiyor. Hatta bazı tanıştığımız kişiler köyü bırakıp komple merkeze taşınmışlar.
Son olarak şunu da ekleyeyim. Tarahamura yerlilerinin ilk çıkış yeri ve nasıl oluştuğunu kesin öğrenemesem de insanların yüzleri ve vücutları o eski western filmlerinde gördüğümüz kızılderililere çok benziyor. Hele bazılarının yüzleri ve bakışları birebir aynı. Muhtemelen kızılderililerden geldiklerini düşünüyorum. Ayrıca kızılderililer hakkında daha önce duyduğum o naiflik ve insancıl tavırların hepsini bu yerlilerde de gördüm.
200 km koştuklarına inanasım gelmedi. Bünye kaldırmaz.
Hiç durmadan 24 saat koşabildiklerini söyleyenler de var.
Daha yeni bir gezgin olarak seni be geniyle takip ediyor um herzamanki gibi sade ve cok guzel anlatmissin yolun acik olsun mehmet kardesim
Teşekkürler.
Merhaba Rotasız hemşehrim…
Hemşehrim diyorum bende komşu il Ordu’danım..
Her ne kadar Faceden takip ediyor olsamda kişisel sayfandaki, fotoğraf ve videolarla desteklediğin anı,makalelerini keyifle okuyorum… Yaş olarak bizden geçtiği için sanal olarak seninle beraber geziyorum :) Bu bölümde natürel yaşama dair nefis bir paylaşım olmuş… Ha unutmadan 10 yıldır fotoğraf çeken biri olarak ihtiyacım olan bazı ürünleri sponsorun Columbia Türkiye/Ankara mağazasından (İkamet burası :) ) temin edeceğim.. Desteğe destek ;) Teşekkürler iyi gezmeler…
Teşekkürler, eksik olmayın.
Birinci ve ikinci yazıyı büyük bir ilgiyle okumuştum, ekleme de onlar kadar güzel olmuş. Resimler ve videolar için tekrardan teşekkürler.
Rica ederim.
Her zamanki gbi çok sade ve okunası bi yazı olmu beğeniyle okuyorum herzaman Rabbim yolunu açk etsin inşallah…
Tesekkurler, amin.
Harika,bugün gördüm profilinizi ve paylaşımlarınızı.Hayalimi gerçekleştiriyorsunuz biliyormusunuz.Nasılda isterdim yanınızda olmayı :)
neler diyorsun nazancım=)
Harika portreler, elinize sağlık gerçekten çok beğendim..
Teşekkürler.
Mehmet ekşide hakkında çok ama çok kötü yorumlar var. Umursamıyor olabilirsin ama seni tanımayanlar için kötü bir izlenim. O konuyla ilgili bence yazı yazsan, kendini anlatsan iyi olur.
Şuana kadar hırsız, eşcinsel, akpli, mhpli, chpli, pis Atatürkçü, terör yanlısı diyenler çıktı. Daha başka ne diyecekler bilmiyorum. İnsanları ben böyleyim diye inandırma gayretim yok. Paylaşımlarımı yapıyorum, isteyen istediği gibi algılayıp yorumlasın. O tip şeyleri ciddiye alan biri değilim. Hatta hoşuma giden bir durum bile var. Şöyle ki; adamlar bende nefret ediyor, yakalasalar bir kaşık suda boğacaklar ama halen adım adım beni takip ediyorlar. Daha önce de dediğim gib bence bu bir hastalık. Allah acil şifa versin :)
Güzel ve kaliteli paylaşımlarınız için teşekkürler
Rica ederim, selamlar.
Değerli Kardeşim,
Eline aklına ruhuna sağlık varol.
Born To Run, kitabını aldım okumaya başladım ve Tarahumara benim için tutku olmaya başladı . Şimdi de net te sizin yazınızı görünce ….. tamam dedim. ben buralara gitmeliyim.
Ben bir dağ bisikleti tutkunuyum. İskoçya benim için cennet. 2003 de dağ bisikletimle bir tur yaptım adımı soyadımı yazarsanız u tube de The great Scotland Dream başlığı altında 12 dakikalık bir video var. Konu bu değil. Bana biraz daha bilgi verirmisiniz Tarahumara lar hakkında? Size en derin sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum. Mahmut Gürtuna
Kardeşim Güney Amerika’ya kadar boşuna yorulmuşsun. Sen Anadolu’yu dolaş, bu manzaraların alasını görürsün.
Kadınların kıyafetlerini görür görmez aklıma Asya’nın en uzak ucu da denilen Denizli geldi. Kuyucak köyü vardır. Yeşilyuva ve Yatağan arasında yer alan bu köy her yönüyle farklıdır. Aslında o bölgedeki köyler mutlaka zamanında bir yerlerden kopup gelen insanlardan oluştuğu için, bir köyün diğerine benzememesi en normal şeydir. Kuyucak köyü ise hepsinin içinde sakinleri uzaydan düşmüş kadar farklı olan tek yerdir. İnsanları yerliler gibi kızıl benizli, kıyafetleri yeşil, turuncu ve pembenin en parlak tonları gibi aşırı canlı renklerden oluşan desenlerdedir. Konuşmaları telaşlı ve hızlı, lehçe yörük dilinden farklıdır. Gülerek ve biraz da dalga geçerek bahsettiğimiz Bering boğazını geçme öyküsü son dönem DNA araştırmaları ile de artık bilimsel destekli bir gerçeklik halini aldı. Yerlilerin yaşam şekli ile Anadolu’ya kadar ulaşmış Asyalıların ortaklıklarını görmek pek şaşırtıcı değil.
Bir sınav için hazırladığım okuma parçasında gördüm ve hemen google’a yazıp araştırmak istedim. Sizin yazınızla karşılaştım. İngilizce okuma parçasında neden koştuklarını neden bu kadar başarılı olduklarını anlatıyordu, paylaşmak istedim. Yaşadıkları bölge aşırı dağlık ve taşlı olduğu için tarım pek mümkün değilmiş ve hayvan yetiştiriciliği de oldukça zormuş, bu yüzden avcılıkla yaşıyorlarmış. Fakat bölge taşlık olduğu için atla avcılık yapmak neredeyse imkansız olunca onlar da avlarının peşinden koşuyorlarmış. Düşünsenize ölümüne bir koşu! En sonunda avları yorulup yavaşlayınca, Tarahumaralarda avlarını yakalıyorlarmış. Antik Yunan’daki maratondansa daha hayatta kalma savaşı olan bir maraton. Ne kadar değişik yaşamlar var ve siz ne kadar da şanlısınız bunu bizzat yerinde gördüğünüz için :)
Teşekkürler paylaşımınız için.
Severek takip ettiğim gezginlerden biri. rabbim sağlık ve huzur versin abi sana
Amin, teşekkürler.